Trump’ın Gazze planı üzerine Miami’de Türkiye, Mısır ve Katar’ın katılımıyla gerçekleşen toplantı sonrası açıklama yapan ABD’nin özel temsilcisi Steve Witkoff, “20 maddelik barış planına tam bağlılığın yeniden teyit edildiğini” açıkladı.
YDH- ABD, cumartesi günü Miami’de Türkiye, Mısır ve Katar’dan yetkilileri bir araya getirdi. Görüşmede dört ülkenin, “ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze girişimine verdikleri desteği ortak biçimde teyit ettiği” bildirildi.
Toplantının, “ABD tarafından tasarlanan çerçevenin bir sonraki aşamasına yönelik hazırlıklar” kapsamında gerçekleştirildiği aktarıldı. Söz konusu çerçevenin, “geçen ay BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilen ve Gazze için dış kaynaklı bir geçiş yönetimini fiilen yetkilendiren tartışmalı bir karar” ile onaylandığı belirtildi.
“Trump planı”na tam bağlılık
El-Meyadin’in bildiridğine göre, görüşmelerin ardından ABD’nin özel başkanlık elçisi Steve Witkoff ortak bir mesaj yayımladı. Witkoff mesajında, “Başkanın 20 maddelik barış planının tamamına olan tam bağlılığımızı yeniden teyit ediyoruz ve tüm tarafları yükümlülüklerine uymaya, itidal göstermeye ve denetim düzenlemeleriyle iş birliği yapmaya çağırıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Witkoff, “İkinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda ek istişarelerin süreceğini” de belirtti.
Washington’un 20 maddelik önerisinin, ateşkes, güvenlik yapısının yeniden düzenlenmesi ve “uluslararası denetim altında bir yeniden inşa programını” merkeze alan aşamalı bir çerçeve ortaya koyduğu aktarıldı. Planın, çatışmaların sona erdirilmesini, İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını, geniş kapsamlı bir esir takasını ve tam insani erişimi öngördüğü kaydedildi.
“Uluslararası İstikrar Gücü” ve güvenlik rejimi
Planın en kritik unsurlarından birinin, “Uluslararası İstikrar Gücü” olarak adlandırılan yapının konuşlandırılması olduğu belirtildi.
ABD’li bir generalin komutasında ve müttefik orduların personelinden oluşması öngörülen bu gücün, “Gazze’nin silahsızlandırılmasını uygulamak, Hamas’ın kalan askeri altyapısını dağıtmak ve stratejik koridorları kontrol etmekle” görevlendirileceği aktarıldı.
Bu güvenlik rejiminin, BM Güvenlik Konseyi’nin 2803 sayılı kararında tanımlanan iki yıllık “geçiş yönetişimi dönemi”nin omurgasını oluşturduğu ifade edildi.
“Barış Kurulu” ve teknokratik yönetim
Planın ayrıca, “seçilmemiş teknokratlardan oluşan bir yönetim yapısını” gündeme getirdiği belirtildi. Bu yapının, yabancıların öncülüğünde kurulacak bir “Barış Kurulu” tarafından denetleneceği aktarıldı. Trump’ın, bu kurulun başkanlığını “bizzat üstlenmeyi” planladığını söylediği, üyelerinin ise “gelecek yılın başında” açıklanmasının beklendiği kaydedildi.
Diplomatik kaynaklara göre kurulun, “Gazze’nin siyasi, idari ve ekonomik işleyişi üzerinde geniş yetkilere sahip olacağı” ve geçiş sürecinde fiilen “en üst yönetim organı” gibi işlev göreceği belirtildi.
Tartışmalı isimler ve süreklilik eleştirisi
Planın önceki taslaklarında “Irak’ın işgalindeki rolü nedeniyle bölgesel tepkilere yol açan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair” gibi isimlerin yer aldığı, ancak daha sonra bu isimlerin metinden çıkarıldığı aktarıldı. Buna rağmen, “Gazze’nin yönetiminin dış aktörler tarafından belirlenmesi esasına dayanan temel çerçevenin korunduğu” ifade edildi.
Yeniden inşa ve yatırım akışlarının, “yabancı bağışçılar tarafından sıkı biçimde denetleneceği” ve yardımların, planın “güvenlik kriterlerine” uyuma bağlanacağı belirtildi.
Metinde siyasi bir ufka dair “temennilere” atıf yapılmasına rağmen, “egemenlik ya da devletleşmeye yönelik bağlayıcı herhangi bir taahhüdün yer almadığı”, Gazze’nin uzun vadeli statüsünün “belirsiz bırakıldığı” kaydedildi.
Tepkiler ve eleştiriler
Planın, Filistinli gruplar, sivil toplum kuruluşları, hukukçular ve bölgesel analistler tarafından yoğun eleştirilerle karşılandığı aktarıldı. Eleştirilerde, girişimin “Avrupalı güçler tarafından geçmişte uygulanan manda ve vesayet sistemlerinin mantığını yeniden canlandırdığı” savunuldu.
Gözlemciler, planın “1920–1948 arasında Filistin’i yöneten Britanya Mandası” ile Kosova, Doğu Timor ve “2003 sonrası Irak’taki uluslararası müdahalelere” benzerlik taşıdığına dikkat çekti.
Eleştirmenler, “dış yönetim, zorunlu silahsızlandırma ve koşullu yeniden inşanın bir araya gelmesinin”, Gazze’yi özgürleşme ya da öz yönetim yoluna değil, “yabancı vesayet altına” soktuğunu ileri sürdü. Filistinli siyasi aktörlerin karar alma süreçlerinin dışlanmasının, “kendi kaderini tayin hakkına yönelik inandırıcı bir yolu zayıflattığı” ve uzun vadeli bağımlılığı derinleştirme riski taşıdığı ifade edildi.
Direnişin tavrı ve kalıcılaşma uyarısı
Direniş hareketlerinin, planı “şimdiden reddettiği” ve Filistinlilerin dışarıdan dayatılacak herhangi bir figürü, elçiyi ya da “barış yöneticisini” kabul etmeyeceği uyarısında bulunduğu aktarıldı.
İnsan hakları uzmanları ise “egemenlik, hesap verebilirlik ve anlamlı bir siyasi çözüm olmaksızın”, söz konusu geçiş sürecinin “kalıcı bir düzene dönüşebileceği” ve Gazze’nin, halkı siyasal süreçlerin dışında bırakılmış şekilde “yabancı teknokratlar tarafından yönetilen bir bölge” haline gelebileceği uyarısında bulundu.
Türkiye istihbaratı Hamas ile görüştü
Bu gelişmeler paralelinde, Türk güvenlik kaynakları, Reuters’a, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın, Gazze Şeridi’ndeki barış planının ikinci aşamasına geçiş konusunu ele almak üzere cumartesi günü Hamas liderliğiyle görüşmeler yaptığını söyledi.
İsminin açıklanmasını istemeyen kaynaklar, Kalın’ın İstanbul’da, Hamas’ın Gazze’deki lideri ve hareketin baş müzakerecisi Halil el-Hayya ile bir araya geldiğini belirtti.
Kaynaklara göre görüşmelerde, “İsrail işgalinin ateşkes anlaşmasını ihlal etmesini önlemek için atılması gereken adımlar” ile “planın ikinci aşamasına geçiş öncesinde çözüm bekleyen meselelerin ele alınmasına yönelik mekanizmalar” üzerinde duruldu.