ABD’li senatör: İsrail zayıflarsa ABD de zayıflar

img
ABD’li senatör: İsrail zayıflarsa ABD de zayıflar YDH

ABD’li Senatör Lindsey Graham, İran’ın balistik füze kapasitesine ilişkin değerlendirmesinde, İsrail’in zayıflamasının ABD’nin de zayıflaması anlamına geldiğini savunarak, Washington’un İsrail’i kendi ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü ifade etti.




YDH- ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, İsrail basınına verdiği bir röportajda, İran’ın balistik füze kapasitesini yeniden inşa etme çabalarının, nükleer programı kadar “ciddi bir tehdit” oluşturduğunu ifade etti.

The Jerusalem Post’a konuşan Graham, pazar günü yaptığı değerlendirmede, İran’ın füze üretim faaliyetlerinin İsrail için “ciddi bir risk” yarattığını söyledi.

Graham, “Bu ziyaretin amacı, balistik füzelerin İsrail açısından oluşturduğu riski gündemin üst sıralarına taşımaktır.” ifadelerini kullandı.

“Balistik füze tehdidi gündemde”

İsrailli yetkililerin, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik değerlendirmelerinde yalnızca nükleer başlığa odaklandığı ve balistik füze tehdidini geri planda bıraktığı yönündeki endişelerine değinen Graham, bu durumun değiştiğini savundu.

Graham, “İran’ın balistik füze üretmesine izin veremeyiz; çünkü bu füzeler Demir Kubbe’yi aşabilir. Bu büyük bir tehdit.” dedi.

Graham, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Trump ile yapması beklenen görüşme öncesinde İsrail’e gerçekleştirdiği ziyaretin, “Washington’un İran’ın füze üretimine daha fazla odaklanmasını sağlamayı” amaçladığını belirtti.

Ayrıca, bu konunun “ABD–İsrail stratejik öncelikleri arasında üst sıralara taşınması gerektiğini” ifade etti.

“Bölgedeki aktörler yeniden toparlanıyor”

Ziyaretine ilişkin değerlendirmesinde Graham, “Bu geziden çıkardığım sonuç basit” diyerek, Hamas’ın yeniden toparlandığını, İran’ın kapasitesini yenilediğini ve Hizbullah’ın daha fazla silah üretmeye çalıştığını öne sürdü.

Bunlara karşı daha önce ciddi darbeler vurulduğunu iddia eden Graham, ancak yeniden güç kazanmaya çalıştıklarını savundu.

İran’ın “çok yüksek sayılarda” balistik füze ürettiğini söyleyen Graham, olası bir gelecekteki çatışmanın bu kapasite üzerine yoğunlaşacağını söyledi.

Graham, “Daha önce bu kapasite zayıflatılmıştı; ancak yeni bir saldırı olursa, balistik füze yeteneklerine odaklanılır; böylece Demir Kubbe’yi aşmaları engellenir.” dedi.

“İsrail zayıflarsa ABD de zayıflar”

Washington’un İran’ın balistik füze kapasitesini yalnızca İsrail açısından değil, ABD açısından da “stratejik bir tehdit” olarak görüp görmemesi gerektiği sorusuna yanıt veren Graham, “İsrail’i zayıflatan her şey Amerika’yı da zayıflatır.” dedi.

Graham, “İsrail’in ABD’ye sağladığı güvenlik altyapısına” dikkat çekerek, Mossad, Şin Bet ve İsrail ordusunun ABD’nin “kendi başına yapamaycağı” katkılar sunduğunu savundu. İsrail’e sağlanan mali desteğin, ABD’nin karşılığında elde ettikleriyle kıyaslandığında “çok küçük bir pay” olduğunu belirtti.

Cumhuriyetçi Parti içinde İsrail ile ittifakın sorgulanmasına yönelik tartışmaları da eleştiren Graham, “Bu anlamsız bir tartışma” diyerek, “İran’ın İsrail’i tehdit etmesi durumunda ABD’nin de tehdit altında olacağını” söyledi.

“Rejim değişikliği çağrısı yok, kapasite hedef alınıyor”

Graham, İran’da rejim değişikliğinin askeri müdahaleyle sağlanması çağrısında bulunmadığını ancak “İran yönetiminin ciddi biçimde zayıflatılmasını” istediğini belirtti. “Bunu İran halkının yapacağını düşünüyorum.” diyen Graham, İran’ın balistik füze üretim kapasitesinin ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti.

Ayrıca İran’ın uranyum ya da plütonyum zenginleştirmesinin tamamen engellenmesini istediğini belirten Graham, Hamas, Hizbullah ve Ensarullah gibi grupların da “etkili biçimde” hedef alınması gerektiğini söyledi. Graham, İran olmadan bu yapıların varlığını sürdüremeyeceğini ileri sürdü.

Hamas ve Hizbullah’a dair değerlendirmeler

Graham, Hamas silahlı olduğu sürece Batı Şeria, Gazze ve İsrail arasında bir barışın mümkün olmadığını iddia etti. Bu konuda “pazarlık payı olmadığını” söyleyen Graham, silahsızlanma için süre verilmesi gerektiğini, bunun gerçekleşmemesi halinde İsrail’in askeri operasyonlarını sürdürmesine izin verilmesi gerektiğini dile getirdi.

Graham, benzer yaklaşımı Hizbullah için de dile getirerek, Hizbullah’ı “bölgesel istikrarın” önünde temel engel olduğunu iddia etti. Ayrıca, İsrail ile Suudi Arabistan gibi Arap ülkeleri arasındaki “normalleşmenin” gerçekleşmemesin de en belirgin nedeni olduğunu dile getirdi. Hizbullah’ın silahsızlanmayı reddetmesi durumunda, İsrail, ABD ve güçlendirilmiş bir Lübnan ordusunun ortak bir strateji izlemesi gerektiğini savundu.

Türkiye ve Venezuela açıklamaları

Türkiye’ye ilişkin değerlendirmesinde Graham, Ankara’nın NATO’daki rolünü ve esir girişimlerine katkılarını kabul ettiğini belirtirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e yönelik söylemlerini “sert” biçimde eleştirdi. Graham, “Erdoğan’ın İsrail ve Başbakan Netanyahu hakkında söyledikleri kabul edilemez.” diyerek, İsraillilerin Türkiye’nin herhangi bir “istikrar gücünde” yer almasına karşı çıkmasını “anlayabildiğini” söyledi.

Venezuela’ya da değinen Graham, Maduro yönetimini İran ve Rusya ile yakın ilişkiler içinde olmakla suçladı. Venezuela’nın ABD için “doğrudan bir tehdit” oluşturduğunu iddia eden Graham, seçimlerin çalındığını, uyuşturucu kaçakçılığı yapıldığını ve Hizbullah’ın ülkede faaliyet gösterdiğini öne sürdü.

Tam kapsamlı bir işgali desteklemediğini ifade eden Graham, buna rağmen “hiçbir seçeneğin masadan kaldırılmaması gerektiğini” savundu ve “uyuşturucu kaçakçılığı” altyapısına yönelik saldırıların da gündeme alınabileceğini söyledi. Graham, Maduro’nun “meşru bir başkan olmadığını” ileri sürdü.