Somaliland: İngiliz kolonisi, Filistin toplama kampına mı dönüşüyor?

img
Somaliland: İngiliz kolonisi, Filistin toplama kampına mı dönüşüyor? YDH

18 Nisan 2025'e ait bu makale, Somaliland’ın uluslararası arenada artan stratejik önemini, özellikle İsrail ve ABD’nin bölgeyi Gazze’den zorla yerinden edilecek Filistinliler için potansiyel bir yerleşim alanı ve askeri üs olarak değerlendirmesini tartışıyor.




YDH- Araştırmacı gazeteci Kit Klarenberg, Somaliland’ın İsrail-ABD tarafından Filistinlilerin zorla yerleştirilmesi için stratejik bir alan olarak kullanılması planını tartıştığı Nisan 2025 tarihli yazısında, Somaliland’ın uluslararası tanınmasının Washington için askeri üs kurma amacına hizmet ettiğini vurguluyor.

Son aylarda, Somaliland Batı medyasında yoğun ve benzeri görülmemiş bir ilgi odağı haline geldi.

İsrail ve ABD yetkilileri, parçalanmış anavatanlarından zorla göç ettirilecek Gazze halkı için yeni bir yer arayışındayken, uluslararası alanda tanınmayan bu ayrılıkçı bölge giderek cazip bir seçenek olarak öne çıkıyor.

Birçok ana akım medya haberi, Tel Aviv ve Washington’daki yetkililerin bu konuda Hargeisa ile gizli görüşmeler yürüttüğünü gösteriyor.

14 Mart’ta Financial Times şöyle duyurdu:

“Washington’ın Somaliland yönetimiyle yaptığı ilk temaslara dair bilgi sahibi olan bir ABD yetkilisi, fiili devletin tanınması karşılığında Kızıldeniz kıyısındaki Berbera limanı yakınlarında bir askeri üs kurulması için görüşmelerin başladığını belirtti.”

Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullahi, uluslararası tanınmayı önemli bir öncelik haline getirmiş bulunuyor. Ayrıca, düzenli olarak Somali’yi sarsan şiddetli istikrarsızlıktan ayrılıkçı bölgeyi koruyacak kalıcı bir ABD askeri varlığı olasılığı da kesinlikle cazip bir durum.

Washington için bu hamle, milyonlarca Filistinlinin zorla yerinden edilmesinin insanlık tarihine kara bir leke olarak kazındığı gerçekliği hiçe sayarak, soğukkanlı bir jeopolitik hamleye dönüşüyor; Trump’ın “Gaza-Lago” adlı hayalini gerçeğe dönüştürmek için atılan karanlık bir adım.

Ayrıca, Somaliland’ın Arap Yarımadası’na yakınlığı, bölgenin Yemen’e yönelik operasyonlar için ideal bir üs haline gelmesini sağlıyor.

Bu, Afrika’da İmparatorluk için hayati yeni bir stratejik üs anlamına gelirken, Fransız ve ABD işgal güçlerinin kıtada giderek daha hızlı biçimde ülkelerden çıkarıldığı bir döneme denk geliyor. Ayrıca, Çin ve Rusya’nın yerel etkisinin sürekli büyümesine karşı bir denge unsuru olabilir.

2017’de Pekin, Somaliland’ın komşusu Cibuti’de ilk denizaşırı askeri üssünü kurdu. O tarihten beri Cibuti, Batı’nın bölgedeki politikalarına karşı sert ve keskin eleştiriler yöneltiyor, İran gemilerinin limanlarına demir atmasına kapı aralıyor.

Somaliland’in devlet olarak tanınmasının jeopolitik ve askeri önemi Washington tarafından uzun zamandır biliniyor. Sağ kanattan Heritage Foundation düşünce kuruluşunun, Donald Trump’ın ikinci dönemi için yol haritası olarak hazırlanan ve “kötü niyetli Çin faaliyetlerinin Afrika’da karşılanması” başlıklı özel bir bölüm içeren 2025 Projesi’nde, “ABD’nin Cibuti’deki kötüleşen konumuna karşı bir önlem olarak Somaliland’ın devlet olarak tanınması” açıkça öneriliyordu.

Trump’ın Somaliland’ı tanımaya hazır olduğu Kasım 2024’te duyurulmuştu; ancak ülke, bu tarihten çok önce Filistinlilerin yerleştirilmesi için aday gösterilmişti. Eski Britanya savunma bakanı Gavin Williamson, Başkan’ın politika ekipleriyle “çok verimli görüşmeler” yürüttüğünü ve Beyaz Saray’ın gerekli adımları atacağına güvendiğini açıkladı.

Somaliland bağımsızlığının ateşli savunucusu olan Williamson, uzun süredir bu ayrılıkçı bölgeye tüm masrafları karşılanarak düzenli ziyaretlerde bulunuyor ve lobicilik faaliyetleri nedeniyle fahri vatandaşlıkla ödüllendirildi.

Williamson’ın Somaliland’a gösterdiği bu yoğun ilgi, pek az kişinin bildiği nadir ve kritik bir gerçeğin kamuoyuna yansımasıdır. Resmen 1960’ta Londra tarafından bağımsızlığı tanınan, ancak 1991’den beri Somali’nin özerk bölgesi olduğunu iddia eden Somaliland, modern zamanlarda aslında bir Britanya kolonisi konumundadır.

Filistinliler burada zorla yerleştirilirse, Britanya eğitimli yerel güvenlik güçlerinin acımasız şiddeti altında başka bir açık hava toplama kampına hapsedilmiş olacaklar.

Somaliland’da modern kolonyal yönetim araçları

Nisan 2019’da, Britanya hükümetinin birçok projede görev alan büyük yüklenicisi Aktis Strategy aniden iflas etti; çok sayıda çalışan ücretlerini alamazken, yabancı tedarikçilere de yüklü borçlar bırakıldı.

Afrika ve Batı Asya’daki “kalkınma” projeleri için Dışişleri Bakanlığı’ndan onlarca milyon sterlin alan şirketin bu çöküşü, Batı medyasında neredeyse gündeme gelmedi.

Ancak Somaliland Chronicle, bu skandalı derinlemesine araştırdı; çünkü Aktis, iflas ettiği dönemde devletin “adalet ve güvenlik sektörü reformu projesi” üzerinde çalışıyordu.

Resmi belgeler, Londra’nın 2017-2022 yılları arasında sadece bu proje için Somaliland’a 18 milyon sterlinin üzerinde fon aktardığını ortaya koyuyor.

Bu, Somaliland’daki birçok Britanya destekli projeden sadece biri. Ayrılıkçı bölgenin tüm devlet yapısı -hükümet, ordu, yargı, cezaevleri, polis, güvenlik ve istihbarat birimleri -Londra tarafından yönetiliyor, eğitiliyor ve yönlendiriliyor. Bu derin ve gizli etki, birçok sızdırılmış Britanya istihbarat dosyasının içeriğinde açıkça görülüyor.

Bir belgede, Britanya istihbaratının önde gelen aracısı Adam Smith International’ın (ASI), Somaliland Ulusal İstihbarat Teşkilatı ve Hızlı Müdahale Birimi’ni “sürekli eğitim ve rehberlik” yoluyla “kapasite geliştirme” için desteklediği; ayrıca bölgenin “adli hizmetleri”, “sınır kapılarında veri toplayan Kişisel Tanımlama ve Kayıt Sistemi” ile “Savcılar Ofisi’nin yönetimindeki kovuşturma prosedürleri” üzerinde gözetim sağladığı belirtiliyor.

Somaliland’a özel Terörle Mücadele Birimi ise 2012’de Dışişleri Bakanlığı fonlarıyla, “ASI yönetiminde” kuruldu.

Başka belgelerde, ASI’nin Somaliland hükümeti, silahlı kuvvetler, polis, “güvenlik sektörü” ve Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilileriyle “yakın profesyonel ilişkiler kurma konusunda kanıtlanmış bir geçmişe” sahip olduğu yazıyor.

Bir dosyada, şirketin ordu ve sahil güvenlikteki askeri istihbarat birimlerinin “yeteneklerini geliştirmek” için “eski İngiliz askeri danışmanlar” görevlendirdiği; ayrıca Somaliland Subay Adayı kursunun geliştirilmesine destek verdiği, üst düzey subaylara liderlik, yönetim ve askeri doktrin konularında rehberlik ettiği ifade ediliyor.

ASI’nin, hükümet tarafından daha sonra kabul edilen yasalar tasarladığı bile aktarılıyor.

Öte yandan Albany adlı başka bir Britanya yüklenicisi, Somaliland yetkililerine propaganda ve bilgi savaşları konusunda eğitim vermekle görevliydi.

Bu eğitimler, “anahtar hükümet bakanları ve üst düzey figürlerin medya ile çalışma konusunda yapılandırılmış eğitim ve rehberlik” almasını kapsıyordu; böylece hükümetin faaliyetlerini anlatan sürekli bir bilgi akışı sağlanıyordu.

Ayrıca “ulusal çapta önemli olaylara dair halkın tatmin olmayan bilgi talebi”, bağımsız bilgi kaynaklarının yerel etkisini artırıyordu ve bu etkinin her koşulda engellenmesi amaçlanıyordu.

Halkın hükümete olan güvensizliği, Somaliland’da gazetecilerin düzenli tutuklanması ve bağımsız medya organlarının kapatılmasıyla daha da derinleşiyordu.

Albany’nin kapsamlı medya eğitimleriyle, ana hükümet bakanlıkları ve devlet organlarının “tek ses”le reform gündemini daha etkili duyurması, böylece ayrılıkçı bölgenin bilgi alanında tam hakimiyet kurması ve yerel muhalif seslerin susturulması hedefleniyordu.

Uluslararası hukuk

ASI’nin Somaliland silahlı kuvvetleri ve polislerini profesyonelleştirip reforme ettiğine dair iddialarına rağmen, yüklenici Coffey’ye ait sızdırılmış dosyalar bambaşka, karanlık bir tablo ortaya koyuyor.

Bir belgede, ayrılıkçı bölgenin ordusunun “en büyük ve en maliyetli devlet kurumu” olduğu vurgulanırken, komutanlarının “Savunma Bakanlığı denetimine karşı çıktığı” ve ordunun “muhtemelen ulusal savunma ve güvenlik dışındaki amaçlarla fon kullandığı” belirtiliyor.

Ayrıca ordunun kötüye kullanım karşısında hesap verebilirlik kapasitesinin “sınırlı” olduğu açıkça ifade ediliyor.

Başka bir belgede Coffey, Somaliland polisinin “düzensizliği kontrol etmek için orantısız güç kullanma geçmişine” sahip olduğunu ve bölgenin “özel bir kamu düzeni biriminden” yoksun olduğunu kaydetmiş.

Yüklenici, Özel Koruma Birimi içinde böyle bir birim kurulmasını önermiş; bu birim, ayrılıkçı bölgede faaliyet gösteren yabancı kuruluşları ve çalışanlarını korumakla görevli, paramiliter bir güç olacaktı.

Ancak o dönemde bu birim, planlı ya da spontan olaylar, barışçıl protestolar ve ciddi kamu düzeni bozukluklarına profesyonel ve orantılı müdahale yetkisine sahip değildi.

Söz konusu belge Temmuz 2015 tarihliydi ve Somaliland kolluk kuvvetlerinin İngiltere’de Birleşik Krallık Ulusal Polisi tarafından “eğitilip değerlendirilmeleri” gerektiğini belirtiyordu.

Bu eğitimde polisler “ilk yardım”, “kalabalıklar veya protestocularla etkili iletişim” ve “uluslararası hukuka göre insan hakları anlayışı” kazanacaktı.

Coffey, memurların halk olaylarını yapıcı ve barışçıl yöntemlerle yönetmesinin Somaliland polisinde “orantılılık, yasallık ve hesap verebilirlik” sağlayacağını taahhüt etmişti.

Ancak eğer bu eğitim verildiyse, hiçbir somut etkisi olmamış görünüyor. 2022 sonunda, tartışmalı Somali şehri Las Anod’da kitlesel protestolar patlak verdi.

Somaliland güvenlik güçleri, isyanı öldürücü güçle bastırdı ve onlarca kişi hayatını kaybetti. Olaylar giderek şiddetlendi; 2023 yılında Somaliland ordusu şehri acımasızca bombaladı.

Nisan 2023’te Amnesty International raporu, saldırıyı “aşırı derecede ayrım gözetmeksizin” olarak nitelendirdi; sivil altyapı, hastaneler, okullar ve camiler hedef alındı. Yüzlerce kişi öldü, yaralandı ve yüz binlercesi yerlerinden edildi.

Böylesi bir ortamda, Somaliland’ın İsrail ve Batılı kukla efendilerine Gazze halkını göndermek için cazip görünmesi şaşırtıcı değil. İyi donanımlı baskıcı iç güvenlik aygıtı, her türlü yerel direnişi acımasızca ezmeye her an hazır durumda.

Öte yandan ABD, bölgeyi Yemen’e yönelik saldırılar için üs olarak kullanırsa, zorla yerleştirilen Filistinliler Ensarullah’ın karşı saldırılarını durdurmak için rehine ve insan kalkanı olarak acımasızca sömürülebilir.

Bu alçakça planın, Gazelileri Mısır ve Ürdün’e gönderme girişimleri gibi hızla çökeceğini ummak gerekiyor.

*“Gaza-Lago” ifadesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın Florida’daki lüks malikanesi “Mar-a-Lago”ya yapılan bir gönderme ve kelime oyunu. Klarenberg burada, Trump’ın Gazze’de planladığı yer değiştirme projesini, sembolik Mar-a-Lago adıyla ilişkilendirerek eleştiriyor. (çev.)

Çeviri: YDH

İlgili Haberler


Makaleler

Güncel