Kızıldeniz’de kırılan üstünlük: Yemen’in stratejik vetosu

img
Kızıldeniz’de kırılan üstünlük: Yemen’in stratejik vetosu YDH

Yemen’in Kızıldeniz’deki deniz hamleleri, küresel ticaret ve deniz güvenliği dengelerini yeniden şekillendirdi.




YDH- Rasha Reslan, el-Meyadin için kaleme aldığı analizde, Kızıldeniz’de yaşanan gelişmelerin küresel deniz ticareti ve deniz hâkimiyeti anlayışı üzerindeki etkilerini ele alarak, Yemen’in asimetrik deniz hamlelerinin uluslararası sistemi nasıl yeniden düşünmeye zorladığını değerlendirdi.

***

Yıllar boyunca küresel donanmalar Kızıldeniz’i yönetilen bir koridor olarak ele aldı; stratejik olduğu kabul ediliyor, ancak nihayetinde öngörülebilir görülüyordu. 2023’ten 2025’e uzanan dönemde bu varsayım çöktü.

Uzun süre yalnızca insani felaketler ve jeopolitik marjinallik üzerinden çerçevelenen Yemen’in batı kıyılarından yeni bir gerçeklik ortaya çıktı: Yemen, on yılın en belirleyici deniz aktörlerinden biri olarak sahneye çıktı.

Ortaya çıkan tablo, coğrafya, asimetrik güç ve siyasi kararlılık kesiştiğinde küresel ticaretin ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne serdi.

Yemen’in deniz harekâtı iki açık hedef doğrultusunda yürütüldü: İsrail üzerinde Gazze’de koşulsuz ateşkese varılması için baskı kurmak ve Gazze Şeridi’ne yönelik ablukayı sona erdirmek. Ancak bu hamlelerin etkisi çok daha geniş bir alana yayılarak, deniz hâkimiyetine dair yerleşik kabulleri sarstı.

ABD vatandaşı Yemenli aktivist Ahmed el-Yabri, Yemen’in “kuşatma altındaki zayıf bir devletten, Kızıldeniz’de ve ötesinde denizcilik kurallarını yeniden şekillendirebilecek belirleyici bir aktöre dönüştüğünü” ifade etti.

Bab el-Mendeb: Yeniden keşfedilen boğaz

Bu yeniden ayarlamanın merkezinde, küresel deniz yoluyla taşınan petrolün yaklaşık yüzde 12’sinin ve konteyner ticaretinin neredeyse üçte birinin geçtiği Bab el-Mendeb Boğazı yer aldı.

Yemen’in müdahalesi, deniz planlamacılarının uzun süredir kabullenmek istemediği yalın bir gerçeği ortaya koydu: Boğazların kontrolü artık uçak gemileri ya da okyanus ötesi filolar gerektirmiyor. Hassasiyet, süreklilik ve stratejik belirsizlik yeterli olabiliyor.

Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin deniz unsuru olan Yemen Donanması ve Kıyı Savunma Kuvvetleri üzerinden hareket eden Sanaa yönetimi, görece sınırlı imkânlarla kesintisiz akış üzerine kurulu bir sisteme nasıl orantısız maliyetler yüklenebileceğini gösterdi. Bir Yemenli savaşçı bunu şöyle dile getirdi: “Bab el-Mendeb dünyadaki en kritik deniz geçitlerinden biridir. Onu kapatmaya yönelik herhangi bir girişim küresel ticareti boğar. Bu nedenle deniz yasağı seçeneği devreye alındı.”

Yemen’in Kızıldeniz’de ticari ve askeri gemilere yönelik saldırıları, Ekim 2023’te Gazze’ye yönelik İsrail savaşının başlamasından kısa süre sonra, 2023’ün sonlarında başladı. Kasım 2023’te gemiler hedef alınmaya başlandı; başlangıçta “İsrail” bağlantılı gemilere odaklanan kampanya, daha sonra Kızıldeniz ve çevresindeki sulardan geçen diğer gemileri de kapsayacak şekilde genişletildi.

Küresel ticarette zincirleme etki

Bağımsız gözlemciler kısa sürede yaşanan kesintinin boyutlarını kayda geçirdi. Birleşik Krallık Deniz Ticaret Operasyonları Ofisi, yalnızca Kasım–Aralık 2023 döneminde 69 güvenlik olayını, Ocak–Mart 2024 arasında ise tarihsel ortalamanın neredeyse beş katı olan 55 ek olayı kaydetti.

ACLED verilerine göre, Ekim 2023–Nisan 2024 arasında ticari gemilere yönelik 164 füze fırlatması ve 265 silahlı insansız hava aracı saldırısı gerçekleşti; en az 79 gemi vuruldu, 29’una doğrudan isabet sağlandı.

2024’ün sonlarından 2025’e uzanan dönemde ise ACLED, The Washington Institute ve Birleşik Krallık Parlamentosu gibi kaynaklara göre, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nden geçen “İsrail” bağlantılı gemiler ve ABD deniz unsurlarına yönelik 130’dan fazla ek olay ya da önleme girişimi kaydedildi.

Füzeler, uzun menzilli İHA’lar, hızlı saldırı botları ve gerçek zamanlı gözetimi bir araya getiren bu operasyonlar, büyük deniz taşımacılığı şirketlerini küresel ticaret haritasını yeniden çizmeye zorladı.

2025 ortasına gelindiğinde Asya-Avrupa konteyner trafiğinin yarıdan fazlası Ümit Burnu üzerinden yeniden yönlendirildi; bu durum teslimat sürelerine haftalar, seferlere ise binlerce deniz mili ekledi. Ekonomik mantık kaçınılmaz hale geldi.

Asimetrik güç ve yeni deniz savaşı

El-Meyadin’e konuşan bir Yemenli direniş savaşçısı, gemisavar ve kara saldırı füzeleri, patlayıcı yüklü suüstü araçları ve insansız sualtı platformlarını içeren, büyük ölçüde yerli üretim genişleyen bir cephaneliğe işaret etti.

Aynı kaynak, Ensarullah lideri Seyyid Abdulmelik el-Husi’nin henüz açıklanmamış ek silah sistemlerine dair imalarına da dikkat çekti. Bu belirsizliğin bizzat Yemen’in caydırıcılık duruşunun bir parçası haline geldiği vurgulandı.

Sanaa Üniversitesi Siyasi Sosyoloji Profesörü Dr. Abdulmelik M. İsa, deniz gücünde temel bir değişime dikkat çekti.

İsa’ya göre, denizde otorite artık yalnızca konvansiyonel askeri güçle belirlenmiyor; daha küçük aktörler, seyrüsefer özgürlüğünü sekteye uğratarak ve siyasi koşullar dayatarak etki alanı yaratabiliyor ve uluslararası sistemi kendilerini deniz güvenliğinde önemli aktörler olarak tanımaya zorluyor.

İsa, bu dönüşümün bölgesel deniz dinamiklerinde daha geniş bir yapısal değişimi yansıttığını belirtti.

Devlet dışı ve asimetrik aktörler, deniz egemenliğine ilişkin yerleşik normlara meydan okumak için siyasi, ekonomik ve teknolojik araçları giderek daha fazla kullanıyor. Ona göre, stratejik odak, konvansiyonel güçlerin denizi kontrol edip edemeyeceğinden çok, uluslararası sistemin bu hibrit tehditlerle başa çıkacak kurallara uyum sağlayıp sağlayamayacağına kaymış durumda.

İsa ayrıca, modern deniz savaşının, füze ve İHA gibi konvansiyonel unsurları; siber müdahale, açık kaynak istihbaratı ve gemi takibi gibi bilgi temelli taktiklerle bütünleştirdiğini vurguladı. GPS ve AIS sistemlerindeki açıkların kullanılması sayesinde Sanaa gibi aktörlerin seyrüseferi bozabildiğini, hedeflerin kırılganlıklarını tespit edebildiğini ve operasyonları zamanlayabildiğini belirtti.

Bu hibritleşme, deniz, kara ve siber savaş arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Bilgi, veri düğümleri ve iletişim üzerindeki kontrol, daha küçük güçlerin konvansiyonel üstünlüğü etkisizleştirmesine olanak tanıyor ve denizde güç projeksiyonunu kökten yeniden tanımlıyor.

Kısacası, denizde üstünlük artık karadaki istihbarat asimetrisiyle etkisiz hale getirilebiliyor. 2024’ün başlarına gelindiğinde yaklaşık 2 bin gemi Kızıldeniz rotasından sapmıştı. Süveyş Kanalı’ndan geçen gemi sayısı Kasım 2023’te yaklaşık 2 bin 68 iken, Ekim 2024’te 877’ye düştü. Savaş riski sigorta primleri, sefer başına sigortalı değerinin yüzde 1’ine kadar yükseldi; bu, büyük gemiler için yüz binlerce dolara karşılık geliyordu.

Ekonomi, diplomasi ve insani bedel

Navlun piyasaları anında tepki verdi. Asya-Avrupa spot konteyner ücretleri yüzde 68’e kadar yükselirken, Asya-ABD hatları zirvede yüzde 60’a yakın artış kaydetti. Yeniden yönlendirilen petrol ve gaz sevkiyatları sefer başına 4 bin deniz miline kadar ek mesafe yaratırken, Ortadoğu ihracatının fiyat avantajını aşındırdı.

Bu kesinti rastgele değildi. Yemenli deniz yetkililerinin açıklamalarında operasyonlar sürekli olarak İsrail bağlantılı gemilerle sınırlı ve Gazze’ye açık biçimde bağlı koşullu bir çerçeveyle sunuldu.

Bir direniş savaşçısının aktardığına göre, deniz seçeneği uzun süre son çare olarak tutulmuştu; devreye alındığında ise Yemen’in kapasitesi tehdidi somutlaştıracak düzeye ulaşmıştı. ABD uçak gemisi taarruz grupları konuşlandırdı ve yoğun saldırılar düzenledi, ancak raporlara göre, Yemen’in füze ve İHA kapasitesinin yaklaşık yüzde 75’i ayakta kaldı.

Dr. İsa, deniz trafiğini sekteye uğratmanın ya da geleneksel olmayan kurallara bağlamanın, uluslararası sistemi Sanaa’yı bölgesel deniz güvenliğinde önemli bir aktör olarak tanımaya zorladığını belirtti. Ona göre, küresel odak artık yalnızca denizleri konvansiyonel güçle güvence altına almaktan ziyade, bu yeni etki biçimlerine kuralların nasıl uyarlanacağına yönelmiş durumda.

Kızıldeniz ticaretine bağımlı olan Çin, bölgesel aktörlerle denizcilik koordinasyonunu derinleştirirken daha az kesinti yaşadı. Rusya ise bölgeyi Batı’nın aşırı yüklenmesini gözlemlediği bir sahne olarak ele aldı. Bu tablo, deniz güvenliğinde ateş gücünden çok diplomasinin belirleyici hâle geldiğini gösterdi.

Deniz taşımacılığındaki aksaklıkların küresel sonuçları oldu: Petrol ve LNG akışlarındaki düşüşler enerji piyasalarını sarstı; Doğu Afrika ve Yemen’e yönelik yardım sevkiyatları yavaşladı.

Yemen içinde ise insani bedel ağırlaştı. Yardıma muhtaç 20 milyondan fazla insanın bulunduğu ülkede, deniz taşımacılığındaki kesintiler gıda güvensizliğini ve yakıt sıkıntısını derinleştirdi. Birçok Yemenli bu durumu, bedeline rağmen Gazze ile dayanışmanın ve Kızıldeniz’in askerileştirilmesine karşı duruşun bilinçli bir fedakârlığı olarak yorumladı.

Küresel güçler çıkarlarını korumak için sert karşılık verdi, ancak Yemen’i yenilgiye uğratamadı. Müdahaleler Yemen’de ve ötesinde sivil zararı artırırken, altta yatan dinamikler çözümsüz kaldı. Bu kriz, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşı sürerken, imzalanan ateşkese rağmen on binlerce Filistinlinin öldürüldüğü daha geniş bölgesel felaketten ayrı düşünülemez.

Yemen’in başardığı şey Kızıldeniz’in geleneksel anlamda kontrolü değil, stratejik bir veto oldu. Kesintisiz geçişi koşullu hâle getirerek küresel güçleri yalnızca filolarla değil, coğrafya ve siyasetle de müzakere etmeye zorladı.

Ateşkes ve ileriye bakış

Mayıs 2025’te ABD Başkanı Donald Trump, Umman arabuluculuğunda yürütülen görüşmelerin ardından Yemen’e yönelik ABD saldırılarının derhal durdurulduğunu açıkladı. Bu süreçte Yemen Silahlı Kuvvetleri, ABD ile varılan ateşkesin Kızıldeniz’de İsrail hedeflerine yönelik saldırıları sona erdirmeyeceğini, kampanyanın başlangıçtaki çerçevesinin korunduğunu vurguladı.

Bu bağlamda Yemenli siyasi yazar Ali Şeref el-Mehturi, el-Mayadin’e yaptığı değerlendirmede, Kızıldeniz’deki çatışmanın ABD Donanması’nı beklenmedik bir yıpranmaya sürüklediğini ve Washington’un karşılıklı ateşkesi kabul etmek zorunda kaldığını söyledi.

2026 yaklaşırken soru artık Kızıldeniz’in yalnızca güç kullanımıyla güvence altına alınıp alınamayacağı değil. Bu varsayım çoktan geçerliliğini yitirdi. Asıl soru, asimetrik araçlara ve stratejik netliğe sahip daha küçük aktörlerin küresel ticaretin kurallarını yeniden yazabildiği bir deniz düzenine uluslararası sistemin uyum sağlayıp sağlayamayacağı.

Kısacası, Yemen’in Kızıldeniz’de yarattığı bu “joker” durum bir istisna değil. Bir ön izleme niteliği taşıyor.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel