Suriye’de gerçek bir siyasi çözüme doğru

Amerika’yı Suriye’de devrim fikrinden uzaklaştıran şartlar, Rusya’ya gerçek anlamda bir siyasi çözüm için gerekli zeminleri oluşturma fırsatı verdi.

Son birkaç ay içerisinde uluslararası ve bölgesel düzeyde yaşanan gelişmeler, tüm tarafların Suriye’de ‘siyasi çözüm’ konusunda ilk kez ortak bir tanıma yaklaşmakta olduğunu gösteriyor.

Suriye’de ‘siyasi çözüm’, krizin başladığı 2011 yılından itibaren söz konusu edilen bir kavram olmasına rağmen, tarafların buna yüklediği anlam da bunu gündeme alma tarihleri de farklı oldu. Çünkü tarafların hem krizin bizatihi kendisine hem de hedeflerine dair tanımları farklıydı.

18 Mart’ta başlayan krizi Suriye’nin iç meselesi olarak tanımlayan Şam ve müttefikleri, çözümün ulusal diyalog ve müzakerelerle mümkün olduğunu savundu.

Örneğin 24 Mart’ta olağanüstü halin kaldırılacağı, diyalog komitesinin kurulacağı, geniş çaplı reformlara gidileceği açıklandı. 6 Nisan’da peçeli kadın öğretmenlerin çalışmasına izin, 8 Nisan’da Kürtlere vatandaşlık verildi. 21 Nisan’da olağanüstü hal ve devlet güvenlik mahkemeleri kaldırıldı ve nihayet yeni anayasa ile çok partili hayata geçildi.

Krizin daha ilk haftalarında atılan bu adımların yetersiz görülmesi ve daha fazla talepte bulunulması son derece doğaldı. Ancak görülen yetersizliklerin ve taleplerin ortaya konacağı zemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk Şara başkanlığında başlatılan ulusal diyalog konferanslarıydı.

Ancak Şam’ın her reform adımını ‘yetersiz’ ve ‘geç kalınmış olarak’ niteleyen ‘muhalifler’ ulusal diyalog sürecini boykot ettiler ve Şam’la ‘sadece rejimin nasıl gideceğini’ müzakere etmek için masaya oturabileceklerini[1] vurguladılar.

Dostların ‘devrim’ aracı olarak siyasi çözüm

Siyasi çözüm konusunda Şam’la muhalifler arasındaki bu tutum farklılığının bir benzeri, her iki tarafın müttefikleri için de söz konusuydu.

Şam’la 30 yıllık müttefiklik ilişkisine rağmen Rusya ve İran, Suriye’nin iç meselesi olarak gördüğü için soruna müdahil olmadı; krizin içeride geliştirilecek diyalog mekanizmalarıyla çözümlenmesini savundu.

Buna karşın krizin bir uluslararası sorun haline gelmesine neden olan ilk adımı, Şam’la sadece birkaç yıllık bir dostluk mazisine sahip olmasına rağmen Suriye’yi kendisinin ‘iç meselesi’[2] olarak tanımlayan Türkiye attı.

Bölgede yaşanan gelişmelerin büyüklüğünün ve ciddiyetinin farkında olan Şam, krizi iç mesele olmaktan çıkarma potansiyeline rağmen, siyasi çözüme varma adına önce Türkiye’nin ardından da Katar’ın dönem başkanlığındaki Arap Birliği’nin girişimlerine itiraz etmedi.

Ancak muhaliflerin uluslararası ve bölgesel müttefikleri, 2011 ağustosundan aralık ayına kadar Şam’ı Yemen modeline dayalı bir ‘devrimi’ gönüllü olarak kabul etmeye zorladı. 2012 şubatında ise önce BM’den karar çıkarmaya çalışarak, ardından da Dostlar Grubu’nu kurarak Şam’a gönüllü yaptıramadığını zorla yaptırmayı denedi.

Çünkü Muhaliflerin ‘Dostlar’ının siyasi çözümden anladığı mevcut Şam yönetiminin iktidarı muhaliflere devretmesinden ibaretti ve bu konuda Şam’la müzakere edilebilecek tek husus, bu devir teslimin şeklinin nasıl olacağıydı.

Cenevre-1: Vekalet savaşı öncesi Şam’a son uyarı

Dostlar Grubu, siyasi çözüme yönelik bu perspektifini 30 Haziran 2012’deki 1. Cenevre konferansında ortaya koydu.

Şam ve müttefikleri 1. Cenevre konferansında siyasi çözüm adına muhaliflerin de yer alacağı bir geçiş hükümeti kurulmasını kabul etmesine rağmen, Dostlar Grubu -bildiri metninde yer almadığı halde- Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in çekilmesini ön şart olarak koşmayı sürdürdü.

Dostlar Grubu’nun Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi bölgesel ortaklarının 18 Temmuz’da başlattıkları vekalet savaşının planlandığı gibi ‘haftalar içerisinde’[3] sonuca ulaşamaması, ABD’yi kontrolü ele almaya zorladı. Bu çerçevede muhalifler yeniden örgütlenerek 11 Kasım’da Ulusal Koalisyon, 8 Aralık’ta da ÖSO genelkurmayı kuruldu.

‘Siyasi çözüm’ adına savaş

Adı ‘siyasi çözüm’ diye konsa da 22 Ocak 2014’te gerçekleşecek olan 2. Cenevre Konferansı için yapılan bu hazırlıklar ile öngörülen hedefler şunlardı:

1- Koalisyon’un ve kuracağı geçiş hükümetinin ‘uluslar arası toplum’ tarafından tanınması.

2- Silahlı grupların 8 Aralık’ta Antalya’da kurulan ÖSO genelkurmayı aracılığıyla silahlandırılması.

3- Suriye içerisinde kurtarılmış bölgelerin oluşturulması ve ‘uluslar arası toplum’ tarafından tanınan muhalif hükümetin bu bölgelerin yönetimini üstlenmesi.

4- Cenevre-2’nin gündeminin Suriye’nin bir bölümünü yöneten Ulusal Koalisyon hükümetinin ve Dostlar Grubu’nun önceliklerine ve gündemine göre belirlenmesi.

5- Cenevre-1’de öngörülen ‘geçiş hükümetinin’ yapısının Ulusal Koalisyon ve Dostlar Grubu tarafından şekillendirilmesi, dolayısıyla da Beşşar Esed’i dışlayan geçiş modelinin Şam’a ve müttefiklerine kabul ettirilmesi.

Şam’ın ve müttefiklerinin siyasi çözüm gündemi

O dönemde Şam’ın müttefiklerinin siyasi çözüme ulaşılması için Cenevre-2’ye önerdiği gündem ise şöyleydi:

1- Terörist gruplara yapılan silah ve para yardımlarının kesilmesiyle savaşın ve kanın durdurulması.

2- BM sözleşmesi çerçevesinde terörle mücadele konusunda ciddi adımlar atılması.

3- Teröristler ile onurlu ve vatansever muhaliflerin birbirinden ayrılması.

4- Ulusal uzlaşmanın ve reformların uygulanması için müzakerelerin başlatılması ve yabancıların müdahalesi olmaksızın siyasi sürecin işletilmesi.

5- Terörü destekleyen ülkelerin Suriye’nin yeniden yapılandırılmasının maliyetini üstlenmesi.[4]

İki tarafın ‘siyasi çözüme’ ilişkin bu gündem ve hedef farklılığı, Cenevre-2’nin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Çünkü müzakereler sırasında Şam ve müttefikleri ‘önce terörle mücadele’ sonra ‘geçiş hükümeti’ önerisini getirmiş; muhalifler ve Dostlar Grubu ise ‘önce Beşşar Esed’in gidişini sağlayacak geçiş hükümeti’ ısrarını sürdürmüştü.

Vekalet sistemini yeniden inşa ederken terörü keşfetmek

Cenevre-2’de ikinci tur müzakereler sürerken Dostlar Grubu istihbarat servisi başkanları Washington’da öngördükleri ‘siyasi çözüme’ varmak için savaş hazırlıklarına başlamıştı.[5]

Washington toplantısında zaferin elde edileceği Cenevre-3 için yapılan savaş hazırlığı için üç adım öngörülmüştü:

1- Vekalet sisteminin yeniden inşası: 8 Aralık’ta kurulan ÖSO genelkurmayındaki gruplar, 24 Kasım 2013’te ÖSO’yu ve Ulusal Koalisyon’u tanımadıklarını açıklayarak İslami Cephe adlı yeni bir grup kurmuştu. Bu sebeple kontrol altında tutulabilen yeni bir askeri gücün kurulması gerekiyordu.

2- Eğit-donat: Ürdün’de eğitilen silahlı unsurların nitelikli silahlarla donatılması ve başta güney cephesi olmak üzere kurtarılmış bölgelerin yaratılması.

3- ‘Siyasi çözüm’: Şam’ın muhtemel bir Cenevre-3’te istenen şartlarda masaya oturtulması.

Ancak 2013 eylülünde vekalet savaşının kontrolünü kaybeden Dostlar Grubu, Suriye’de kurtarılmış bölge yaratmayı beklerken, 2014 haziranında IŞİD’in ‘hilafet devleti’ ile karşılaştı.

Gerçekten siyasi çözüme yönelme zorunluluğu

IŞİD’in hilafet devletinin sadece Suriye’deki sahayı değil, Suudi Arabistan ve Ürdün’ü tehdit eder hale gelmesi, Dostlar Grubu’nun 11 Eylül 2014’te teröre karşı ‘uluslararası koalisyon’a dönüşmesine sebep oldu.

ABD’nin Türkiye ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerinin baskılarına rağmen Suriye’de ‘devrim’ yerine terörle mücadeleye öncelik vermeye başlaması, elbette sadece IŞİD faktörü ile değil, Suriye’de yeni bir vekalet sisteminin kurulmasının imkansız hale gelmesi ile de yakından ilgili.

Amerika’yı Suriye’de devrim fikrinden uzaklaştıran bu şartlar, Rusya’ya gerçek anlamda bir siyasi çözüm için gerekli zeminleri oluşturma fırsatı verdi.

El Ahbar gazetesinin henüz yalanlanmayan haberi eğer doğruysa, Suudi Veliahdı Muhammed bin Salman’ın Rusya’nın aracılığıyla Riyad’da Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Ali Memluk’le görüşmesi,[6] gerçek anlamda bir siyasi çözüme sadece ABD’nin değil, Suudilerin de ikna olmaya başladığını gösteriyor.

Daha önce Suriye’deki operasyonlarla ilgili olarak Şam’la koordinasyon kurmadığını belirten Amerika, Irak hükümeti üzerinden Şam’a mesaj göndermesi ciddi bir tutum değişikliği.[7]

Suriye için kader belirleyici toplantı

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Amerikalı meslektaşı John Kerry’nin 3 Ağustos’ta Doha’da Suriye’de siyasi çözüm gündemi yapacağı görüşme ise,[8] bu tutum değişikliğinin somut göstergesi.

El Arabiya televizyonunun Rus diplomatik kaynaklarından naklen, el-Ahbar’ın haberinde geçen verileri de doğrulayan haberi ise adeta Ankara’nın IŞİD ve uluslararası koalisyon konusundaki ani tutum değişikliğini de açıklar nitelikte.

Habere göre Moskova, içinde Suriye’nin de yer aldığı bölge ülkelerinin ‘IŞİD’e ve Ortadoğu’da yayılan teröre karşı’ koalisyon oluşturmasını öngören bir plan hazırlamış bulunuyor.

Lavrov ve Kerri, Doha’da Şam yönetimi tarafından desteklenen, Washington ve Riyad tarafından da onaylanan işte bu planı görüşecek.

Haberde Moskova’nın Doha’da görüşüleceği belirtilen planı ile Ankara’nın ani tutum değişikliği arasında ilgi kurmayı kolaylaştıran önemli bir ayrıntı yer alıyor. Rus diplomatik kaynaklarının açıklamasına göre Rusya Devlet Başkanı Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde, terörist grupların Suriye’nin tamamına hakim olmaması için Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in geçiş süreci boyunca iktidarda kalması gerektiğini söylüyor.

Bütün bu şartlardan dolayı Doha’daki Lavrov-Kerry görüşmesinin Suriye açısından kader belirleyici olacağını belirten Rus uzmanlar, görüşmede Beşşar Esed’in geçiş süreci boyunca iktidarda kalmasın öngören bir siyasi çözümde anlaşmaya varılmasının güçlü bir ihtimal olduğunu ifade ediyorlar.[9]

Haberde yer alan senaryoların gerçekleşme ihtimali ne kadardır bilinmez; ancak son bir yıldır uluslararası koalisyonun Suriye’de IŞİD’e olduğu kadar Suriye ordusuna karşı da savaşması gerektiğinde ısrar ederek Amerika ile kavga eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’de ilk hedefin IŞİD olduğunu vurgulaması dikkat çekici.

IŞİD’e karşı operasyonlar için İncirlik’i uluslararası koalisyona bir yıl sonra açan Erdoğan’ın “koalisyonda Suudi Arabistan, Katar, Ürdün gibi bölge ülkelerinin yanı sıra İngiltere ve Fransa'nın da olmasını talep etmesi”[10] ise sadece şaşırtıcı.

 


[1] Reuters. 3 Kasım 2011. ‫ناشط سوري يشكك في أن قبول الأسد مبادرة الجامعة العربية سينهي العنف. http://ara.reuters.com/article/topNews/idARACAE7A210920111103

[2] Ak Parti resmi web sitesi. 6 Ağustos 2011. Suriye meselesi bizim iç meselemizdir https://www.akparti.org.tr/site/haberler/suriye-meselesi-bizim-ic-meselemizdir/11521#1

[3] NTV. 24 Ağustos 2012. Davutoğlu Esad'a ömür biçti, http://www.ntv.com.tr/turkiye/davutoglu-esada-omur-bicti,Nsez_e7zmEO7uz5O9Pv6hw

[4] YDH. 19 Ocak 2014. Cenevre-2: ‘Onurlu ve vatansever muhalif’ yaratma konferansı http://www.ydh.com.tr/YD397_cenevre-2--onurlu-ve-vatansever-muhalif-yaratma-konferansi.html

[5] YDH. 2 Mart 2014. Cenevre-3 için Güney Cephesi http://www.ydh.com.tr/YD403_cenevre-3-icin-guney-cephesi.html

[6] YDH. 31 Temmuz 2015. Ali Memluk Riyad'da, Suudilerle Suriye arasındaki ilk diyalog http://www.ydh.com.tr/HD14055_ali-memluk-riyad-da-suudilerle-suriye-arasindaki-ilk-diyalog.html

[7] YDH. 29 Temmuz 2015. ABD’den Şam’a Irak aracılığı ile mesaj http://www.ydh.com.tr/HD14050_abdden-sama-irak-araciligi-ile-mesaj.html

[8] YDH. 1 Ağustos 2015. Suriye için yeni çözüm girişimi yakın. http://www.ydh.com.tr/HD14057_suriye-icin-yeni-cozum-girisimi-yakin.html

[9] El Arabiya. 2 Ağustos 2015 http://farsi.alarabiya.net/fa/middle-east/2015/08/02/نشست-مهم-وزیران-خارجه-سعودی،-آمریکا-و-روسیه-در-قطر-.html

[10] İnvesting, Reuters’ten naklen, 31 Temmuz 2015. Suriye'de ilk etapta hedef İD; Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, İngiltere ve Fransa'nın İD karşıtı koalisyonda olmasını istiyoruz-Erdoğan/gazete http://tr.investing.com/news/world-news/suriye'de-ilk-etapta-hedef-id;-suudi-arabistan,-katar,-ürdün,-ingiltere-ve-fransa'nın-id-karşıtı-koalisyonda-olmasını-istiyoruz-erdoğan-gazete-66304