Şaron’un istifa nedeni ve muhtemel sonuçları

Şaron, siyasetin şiddet ve barış kutupları arasındaki dar alana hapsedildiği İsrail’de iki tarafın temsilcileri tarafından da cendereye alınmıştı. Bu durum İsrail’de bir ilkin yaşanmasına sebep oldu ve Şaron 30 yıl önce kurucuları arasında yer aldığı partisinden istifa etme kararı aldı.

İsrail’de daha önce Gazze’nin stratejik önemi, Tel Aviv’in stratejik önemi ile aynı derecede görülürdü. Bu baskın görüşten olsa gerek, Siyonist rejimin “barışçı” diye nitelenen İşçi Partisi eski lideri Şimon Perez: “Bir sabah kalktığımda Gazze’nin tümüyle sular altında kalmış olmasını umuyorum” demiş; ama Gazze’deki sorunlardan kurtulmak için oradan çekilmeyi söz konusu etme cesaretini kendinde bulamamıştı.

 

Bugünkü iktidarını “Ortadoğu Barış Planı” denen ABD planını dinamitlemiş olmasına borçlu olan ve adı savaş ve kan kavramlarıyla bir arada hatırlanan Şaron, Siyonist rejim içerisinde “barışçı” olarak bilinen liderlerin bile cesaret edemediği bir adım atarak Gazze’den tek taraflı olarak çekildi.

 

Elbette Gazze’den tek taraflı çekilme Şaron’un barışçılığından veya barış adına bir adım atmak istemesinden değil, Siyonist rejimin güvenlik riskini azaltmak ve dayanılmaz boyutlara varan Gazze kamburundan kurtulmak istemesinden kaynaklanıyordu.

 

Fakat Gazze’den çekilme planı, Likud Partisi içerisinde dinî ve millî hassasiyetler üzerinden siyaset yapan ve bunu bir iç politika malzemesi olarak kullanarak Likud liderliğine oynayan eski Başbakan Benyamin Netanyahu ve Şaul Mofaz gibi isimlerin sert eleştirilerine ve siyasi krizler çıkarmalarına sebep oldu.

 

Öte yandan, savaş ve sertlik yanlısı Likud’un aksine sürekli olarak “barış” olgusuna vurgu yapan İşçi Partisi’nde, 9 Kasım’da liderlik el değiştirdi ve Aşkenaz kökenli Şimon Perez’in yerine, bir İranlı Yahudi olan, dolayısıyla da Saferad kökenden gelen Amir Peretz parti başkanlığı koltuğuna oturdu.

 

İşçi Partisi’nin yeni lideri Amir Peretz, çok yüksek düzeyde bir “barış” vurgusuna sahipti ve çekilme planını Gazze ile sınırlı görmediğini Batı Şeria’dan da çekilmek gerektiğini açıklıyordu.  

 

Hatırlanacağı üzere Gazze’den çekilme planının söz konusu edilmesiyle “radikal dinci” Şas Partisi, Şaron’a tepki göstererek koalisyondan çekilmiş; ama İşçi Partisi’nin, söz konusu çekilme planına destek verip koalisyona katılması sayesinde Şaron hükümeti devam edebilmişti.

 

Yani Şaron, Gazze’den çekilme kararı aldığı için bir taraftan kendi partisindeki şiddet yanlısı cenah ile öteki dinci ve aşırı sağcı partilerin, diğer taraftan da yaptığı barış vurgularıyla ve koalisyonu bozma tehdidiyle kendisine erken seçim dayatan Amir Peretz liderliğindeki İşçi Partisi’nin baskısı altına girmişti.

 

Likud Partisi’nde boynuz kulağı geçmiş, parti içerisinde “asiler” olarak nitelendirilen Netanyahu liderliğindeki grup, şiddet ve uzlaşmama konusunda Şaron’dan çok Şaron’cu kesilmişti ve Likud içindeki aşırı sağcı kesimler Gazze’den çekilme kararından dolayı Şaron’un cezalandırılacağını söylüyorlardı.

 

 

Öte yandan, Amir Peretz, Gazze’den tek taraflı çekilme adımıyla dünyaya birden bire “barış havarisi” imajı vermiş olan Şaron’dan barış adına daha ileri tezler geliştirerek Şaron’u köşeye sıkıştırmıştı.

 

Yani Şaron, siyasetin şiddet ve barış kutupları arasındaki dar alana hapsedildiği İsrail’de iki tarafın temsilcileri tarafından da cendereye alınmıştı. Bu durum İsrail’de bir ilkin yaşanmasına sebep oldu ve Şaron 30 yıl önce kurucuları arasında yer aldığı partisinden istifa etme kararı aldı.

 

Şaron’un Likud’da kalması, çok ilginç ve zahiren çelişkili bir biçimde “barışa” vurgu yapan İşçi Partisi’nin yeni lideri Amir Peretz’in ve şiddet ve terör yanlısı Magdal Partisi ile aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin işine yarayacaktı.

 

Zira Peretz, barış söylemiyle tüm politik tutumunu Şaron liderliğindeki Likud’a karşı seferber edecekti; Şaron’un yeni ve liberal “merkez” iddiasındaki bir parti ile siyasi sahneye çıkması, İşçi Partisi’ni güçlü bir rakiple mücadele etmek zorunda bırakmış oldu.

 

Öte yandan şiddetin ve fanatikliğin İsrail’deki en somut adresi olan Yahudi yerleşimcilerin siyasal temsilcileri niteliğindeki Ulusal Birlik Partisi ve Magdal Partisi’nin, Şaron liderliğindeki Likud’a karşı eli daha güçlü olacaktı.

 

Binaenaleyh, Şaron’un Likud’u bırakması üzerine kendileriyle aynı söyleme sahip olan Netanyahu veya Şaul Mofaz’ın muhtemel liderliği altındaki Likud’un, kendilerine gelecek oyları azaltacağı açıktır.

 

Adı şiddet ve terörle birlikte hatırlanan Şaron, İbranice “Kadima” (ilerleme) adını verdiği yeni partisinin liberal bir merkez partisi olacağını duyurdu. Yeni partiye halen Likud’da bulunan ve aralarında Maliye Bakanı Ehud Olmert, Adalet Bakanı Tzipi Livni ile diğer bakanlardan Avraham Hirşon, Meir Şeetrit ve Gideon Ezra'nın da adlarının geçtiği 12 ila 14 kadar milletvekilinin katılması bekleniyor. Hatta Şaron’un yeni kuşatıcı söyleminden dolayı İşçi Partisi liderliğini kaybeden Şimon Perez’in bile bu yeni partiye geçebileceği söyleniyor.

 

Şu an sahip olduğu geniş halk desteğinden dolayı Şaron’un partisinin yeni olmasına rağmen mart ayında yapılacak erken seçimlerden de zaferle çıkacağı tahmin ediliyor.

 

İsrail’de yapılan kamuoyu araştırmalarına göre Şaron’un yeni partisiyle katılacağı 28 Mart’ta yapılacak erken seçimlerden sonra 120 sandalyeli Knesset’teki (İsrail parlamentosu) sandalye dağılımı şu şekilde olacak:

 

Şu an 35 sandalyeye sahip olan Likud, Netanyahu liderliğinde gireceği seçimde 27 sandalyeye gerileyecek.

 

Şu an 21 sandalyeye sahip olan İşçi Partisi, Amir Peretz liderliğinde gireceği seçimden 27 sandalye kazanacak.

 

Şu an 15 sandalyeye sahip olan dinci kesimlere karşıtlığı ile bilinen laik Şinui Partisi, sadece 10 sandalye kazanabilecek.

Halen 6 sandalyeye sahip olan solcu Meretz Partisi, 4 sandalyeye düşecek.

 

Ankete göre hâlihazırda 10 sandalyeye sahip olan Arap partileri, erken seçimden sonra sadece 6 sandalye kazanırken; aşırı sağcı ve dinci partiler sahip oldukları 7 sandalyeyi koruyacaklar.

 

Daha önce yapılan bir ankete göre Şaron’un Likud’da kalması durumunda 35 sandalyeli Likud’un 40 sandalyeye sahip olacağı dikkate alınırsa, hâlihazırdaki şartlara göre erken seçim sonrasında Siyonist rejimde muhtemelen yine Şaron liderliğinde bir koalisyon hükümetine tanık olacağız.

 

İçeride bir siyasî kriz yaşandığı zaman, dikkatleri dış politikaya ve güvenliğe çekme yönünde bir politika izleyen Siyonist rejimin geleneksel taktiği düşünüldüğünde erken seçime kadar geçecek 3 ayda İsrail’in bölge ülkelerine ve Filistinlilere yönelik saldırgan tutumunu tırmandıracağı söylenebilir.

 

Nitekim Şaron’un partisinden istifa etmesi ile başlayan siyasî gelişmelerin hemen ardından, Siyonist rejim Lübnan’daki Hizbullah mevzilerine ve Cenin’deki Filistin mülteci kamplarına saldırılar düzenlemeye başladı.

 

Erken seçimlerin yapılacağı 8 Mart 2006 tarihine kadar dışarıya Gazze’den çekilmenin barışçı imajını yansıtmaya devam edecek olan Siyonist rejimin, öte yandan Lübnan’a ve Filistinlilere yönelik saldırılarını arttırarak içeriye güvenlik konusunda tavizsiz olduğu mesajını vereceği beklenebilir.

 

Fakat her halükarda Şaron’un yeni parti kurarak attığı adım, İsrail’deki koalisyondan başka bir seçeneğe imkân tanımayan çok parçalı siyasî yapıyı daha da parçalayacağı ve iç politikayı daha da istikrarsızlaştıracağı söylenebilir.



Makaleler

Güncel