Erdoğan'ın Filistin’i

Hamas’ın Suriye’den çıkarılması ve İran’dan uzaklaştırılması, Hamas’ın değil Suriye’yi yalnızlaştırmaya çalışan Türkiye ve Körfez ülkelerinin çıkarına oldu.

Türkiye’nin Filistin sorununa taraf olan gruplarla geliştirdiği ilişki ile ilan edilmiş resmi Filistin politikası arasında bariz bir çelişki bulunuyor.

Ancak bu çelişki Türkiye’nin İsrail politikasından değil, Filistin sorununa taraf olan grupları, Arap ülkelerine yönelik politikalarında bir araç olarak kullanmaya çalışmasından kaynaklanıyor.

Türkiye, İsrail’in varlığını tanıyan, Tel Aviv’le diplomatik ilişkilerini sürdüren, Filistin sorununun çözümü için İsrail’le müzakereleri adres gösteren bir resmi Filistin politikasına sahip.

Türkiye’nin bu politikasının Filistin’deki temsilcisi el-Fetih grubu, Arap dünyasındaki öncüsü ise Mısır.

Filistin’de el-Fetih’e karşı mesafeli, Arap dünyasında Mısır’la kavgalı olan Ankara, İran ve Suriye gibi İsrail’in varlığını tanımayan ve silahlı direnişi savunan Hamas’la ilişkilerini güçlendiriyor.

Ancak Ankara’nın 2009’dan beri İsrail’le gerginliği de, el-Fetih ve Mısır’la mesafesi de Hamas’la yakınlaşması da Filistin politikasından kaynaklanmıyor.     

Bir başka ifadeyle Türkiye, İsrail’i tanıdıkları için el-Fetih ve Mısır’la mesafeli durmuyor ve İsrail’in varlığını reddedip silahlı direnişi savunduğu için de Hamas’la yakınlaşmıyor.

Hamas’ın Türkiye açısından değeri

İhvan’ın Filistin kolu olan Hamas, Türkiye için Filistin politikası bakımından değil, Mısır ve Suriye politikası bağlamında değer taşıdı.

Türkiye, Hamas’ın İsrail’in varlığını reddeden tutumuna değil, Suriye karşıtı pozisyonuna değer verdi.

Hamas’ı el-Fetih’ten farklı kılan en temel noktalar İsrail’in varlığını tanınmaması ve silahlı mücadeleye yüklediği anlamdı. Halbuki Türkiye Hamas’a İsrail’i tanımasını ve silahlı mücadeleyi bırakmasını telkin etti.

Hamas’ın Suriye’den çıkarılması ve İran’dan uzaklaştırılması, Hamas’ın değil Suriye’yi yalnızlaştırmaya çalışan Türkiye ve Körfez ülkelerinin çıkarına oldu.

Çünkü Hamas, Suriye ve İran’dan uzaklaşarak İsrail’le savaşında daha nitelikli silahlar, daha büyük bir siyasi ve mali destek elde edemedi; ancak Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın tam da istediği gibi Suriye’deki vekalet savaşına mezhebi bir renk verilmiş oldu.  

Hamas’ın son bir kaç aydır İran’a ve Suriye’ye yakınlık mesajları vermesi bu gerçekliği şimdi anladığını gösteriyor.

Direniş Ekseni ve Filistin merkezlilik

İran’ın İsrail karşıtı gruplarla ilişkisini başka ülkelere yönelik politikasına karıştırmaması, Hamas’ın Direniş Eksenine ‘geri dönüş’ konusundaki en büyük şansı.

Çünkü Suriye, ‘ihanete uğradığını’ düşündüğü için Hamas’a kapılarını kapatmış olsa da Direniş Eksenini’nin diğer üyeleri olan İran ve Hizbullah, Suriye tutumundan dolayı Hamas’la siyasi ilişkilerin profilini düşürdü; ama askeri işbirliğini hiç kesmedi.

Hizbullah, Hamas’ın aksine, en başından beri Direniş’in çıkarlarını başkalarının çıkarlarının üstünde tuttu.

Bölge ülkeleriyle ilişkilerini o ülkelerin İsrail karşıtı söylemlerine değil, eylemlerine göre belirledi. Bu yüzden İsrail’le 2005’teki 1.5 milyar dolarlık ticaret hacmini, tüm krizlere rağmen 5.4 milyar dolara yükselten Türkiye[1] ile Hamas’ın kurduğu türden bir ilişki kurmadı.

Hizbullah, 2009’da Golan meselesiyle ilgili olarak İsrail’le Suriye arasındaki dolaylı müzakerelere ev sahipliği yaptığı halde 2011’den sonra Suriye’yi Golan için savaşmamakla suçlayan Türkiye’nin hem Suriye tutumuna hem de İsrail tutumuna şüphe ile baktı.

Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Gazze’nin 22 gün boyunca bombalandığı günlerde “Gazze için öleceksek adam gibi ölelim[2] derken, bununla eş zamanlı olarak İskenderun ile Hayfa limanları arasında ticari gemi seferleri başlatması[3] bu şüpheleri daha arttırmıştı.

İsrail’in varlığını reddeden tutumları sebebiyle Hamas ve Hizbullah aynı cephede yer alıyor olmasına rağmen Türkiye’nin Hamas’ı dost, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ifadesiyle Hizbullah’ı “Hizbu’ş- Şeytan”[4] olarak görmesi, ne bu grupların ne de Türkiye’nin İsrail tutumundan değil sadece Suriye tutumlarından kaynaklanıyordu.

Türkiye, Hamas’ı Suriye’ye karşı kullanabildiği için dost, Hizbullah’ı ise Suriye’de karşısında bulduğu için “şeytan” olarak gördü.

Türkiye’nin Suriye’de öngördüğü hedefleri gerçekleştirememesi ve Mısır politikası sebebiyle bölgesinde de yalnızlaşmaya başlaması, Ankara’nın Filistin sorununu araçsallaştırma ihtiyacını arttırıyor.

Hamas’ın çift yönlü kullanımı

Türkiye, Hamas ve Filistin politikasını, sadece Arap dünyasıyla değil, Batı ile ilişkilerinde de bir araç olarak kullanıyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Hamas’ın Türkiye için taşıdığı bu çift yönlü kullanım değerini şöyle ifade ediyor:

"Türkiye Ortadoğu'daki barış için katkı sağlamak istiyor ve katkı sağlayacak herkesle diyalog kuruyor. Herkesi ikna etmeye çalışıyor. Hamas'ın daha önceki ile şimdiki çizgisi arasında ne kadar fark var herkes görüyor. Buna en çok katkı sağlayan ülke Türkiye. Bir çözüm olduğu zaman Hamas'ı bağımsız bir İsrail devletini tanıma noktasına dahi ikna etmiştik. Bizim Hamas ile olan diyaloğumuz aslında barış ve diyalog için önemlidir.”[5]

Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri, Hamas’ı İsrail’i tanımaya ikna ederek yani el-Fetih’e dönüştürmeye çalışarak Türkiye’nin 1949’da ‘İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke’ perspektifini zenginleştirmeyi hedefliyor olabilir.

Ancak Hamas’ı çift yönlü kullanarak, Batı ve İsrail’le ilişkilerinde açılım yapmaya çalışmak, Batı tarafından da, İsrail tarafından da ikna edici bulunmuyor.

Kendisiyle sadece Filistin sorunu bağlamında ilişki kuran eski dostlarına dönmeye çalışması, Hamas’ın da artık çift yönlü kullanım aracı olmaktan rahatsızlık duyduğunu gösteriyor.

Ankara, Filistin sorununu çift yönlü kullanarak Arap dünyasında kazandığı krediyi, Batı ile ilişkilerinde kullanmayı hedeflemişti; ancak bunun tamamını Suriye’de harcadı.

Türkiye, Filistin sorununun çözümü konusunda Suriye ile karşıt, Mısır’la ise aynı kampta yer alıyordu.

Ankara, Suriye politikası sebebiyle İsrail’i Türkiye’nin Arap ülkeleriyle transit taşımacılığında alternatif haline getirdi. Kahire ile kavgası ise Türkiye ile Mısır arasındaki taşımacılık anlaşmasının sonu oldu[6] ve İsrail’i tek alternatif yaptı.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Türkiye’nin bölgesiyle ilişkilerinde İsrail’i tek alternatif haline getiren Filistin politikasının özeti işte bu.

 



[1] Şalom. 4 Şubat 2015. Türkiye-İsrail ticareti tam gaz devam ediyor. http://www.salom.com.tr/haber-93974-turkiyeIsrail_ticareti_tam_gaz_devam_ediyor.html

[2] CNN Türk. 20 Kasım 2012. "Öleceksek adam gibi ölelim" http://www.cnnturk.com/2012/guncel/11/20/oleceksek.adam.gibi.olelim/685371.0/

[3] Vatan. 20 Kasım 2012. Hatay İsrail'e bağlandı!             http://www.gazetevatan.com/hatay-israil-e-baglandi--494122-ekonomi/

[4] Hürriyet. 26 Mayıs 2013. Bozdağ: "Hizbullah adını Hizbuşeytan yapsın". http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23371096.asp

[5] AA. 12 Ocak 2015. Hamas İsrail devletini tanıyacaktı. http://www.aa.com.tr/tr/haberler/448716--dunyada-terorle-mucadelede-kararlilik-yok

[6] El Cezire Türk. 28 Ekim 2014. Mısır'ın anlaşma iptaline Ankara'dan yanıt. http://www.aljazeera.com.tr/haber/misirin-anlasma-iptaline-ankaradan-yanit



Makaleler

Güncel