Ankara’yı çok taraflı savaşa götüren sürecin öyküsü

IŞİD tehdidini gerekçe gösterip ABD’den Suriye’de güvenli bölge isteyen Ankara’nın PYD kantonlarını ortadan kaldırma ve eğitilip donatılmış muhaliflerle Suriye yönetimini devirme projesi çöktü.

Türk savaş uçaklarının 24 Temmuz’da IŞİD ve PKK hedeflerini bombalaması,[1] Ankara’nın çok taraflı bir savaşa girdiğini gösteriyor.

Kilis’in Elbeyi ilçesinde bir astsubayın şehit edilmesi, IŞİD’e karşı başlatılan savaşın; Suruç’taki katliamı bahane eden PKK’lıların güvenlik görevlilerini hedef alan saldırıları ise PKK’ya yönelik savaşın ‘zahiri’ sebeplerini oluşturuyor.

Daha önce de hem IŞİD, hem de PKK bağlantılı güvenlik sorunları yaşanmasına rağmen Ankara’nın bu örgütlere 24 Temmuz’daki gibi bir karşılık vermemesi, bahsi geçen sebeplerin zahiri olduğunu doğruluyor.  

Çünkü örneğin 20 Mart 2014’te Niğde’de bir astsubayla bir polisi şehit etmesine rağmen IŞİD’e; Kobani bağlamında yaşanan 6-7 Ekim 2014 olaylarında ise 50 kişinin ölmesine[2] rağmen PKK’ya karşı savaş durumu söz konusu olmamıştı.

Peki benzer şartlara rağmen Ankara neden 2014’te değil, şimdi ve hem de eş zamanlı olarak bu iki örgüte karşı savaş açtı?

Bu sorunun cevabı, şu anki savaşın bu zahiri şartlarını da yaratan asıl sebepte, yani Ankara’nın 11 Eylül 2014’te Washington’a karşı başlattığı ‘diplomatik savaşı’ kaybetmesinde gizli.

Değişen öncelikler ve Ankara ile Washington’un ‘diplomatik savaşı’

Ankara ile Washington’un diplomatik savaşı, Türkiye’nin IŞİD’le mücadele için Cidde’de oluşturulan uluslararası koalisyonun bildirisine imza atmamasıyla[3] başladı.

IŞİD’in haziranda Musul ile Tıkrit’i ele geçirip hilafet devleti ilan etmesi, Washington’la Ankara’nın önceliklerinin farklılaşmasına neden olmuştu.

Washington’a göre IŞİD artık öncelikli tehditti; çünkü Kürdistan Bölgesi’ni doğrudan, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı ise dolaylı olarak tehdit etmeye başlamıştı. Dolayısıyla 2012 yılının şubat ayında Suriye yönetimini devirmek için kurulan ‘Dostlar Grubu’, artık IŞİD karşıtı uluslararası koalisyona dönüşmeliydi.

IŞİD’i, Irak’ta “dışlanan Sünni Arapların” “öfke birikmesi” ve “geniş bir cephede” oluşturduğu “reaksiyon”[4] olarak tanımlayan Ankara ise IŞİD’in Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de fırsata dönüştürülebileceğine inanıyordu.

Çünkü Ankara’nın Irak’taki istenmeyen adamı Nuri el-Maliki, seçimlerin galibi olmasına rağmen IŞİD’in hilafet devleti ilan etmesinin ardından oluşan uluslararası şartlar nedeniyle başbakanlığı kaybetmişti.

Dolayısıyla Irak’ta IŞİD gerekçesiyle ortaya çıkan uluslararası şartlar, Suriye’de uçuşa yasak bölge oluşturularak ve silahlı gruplara eğitim ve silah desteği verilerek Suriye hükümeti aleyhine de kullanılabilirdi.

Türkiye’nin Cidde bildirisini imzalamaması, Musul konsolosluğunda rehin alınan vatandaşların güvenliğiyle ilgili bir zorunluluktan değil; Suriye yönetimini devirmek için kurulan Dostlar Grubu’nun ‘uluslararası koalisyon’a dönüşmesine tepki göstermesinden kaynaklanıyordu.

Zira Başbakan Davutoğlu “bütün meseleyi rehinelerle ilişkilendirip rehineler bırakıldığında ne yapacaksınız diye soru Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz. Türkiye kendi kararını kendi verir[5] diyerek IŞİD karşıtı koalisyona mesafeli tutumun bilinçli bir politika olduğunu vurgulamıştı.

Ankara-Washington çatışmasında ikinci perde

ABD, fiilen IŞİD karşıtı uluslararası koalisyona dönüşmüş olsa da ‘Dostlar Grubu’ hedeflerinden tamamen kopmadığını göstermek ve Türkiye’yi işbirliğine razı etmek için eğit-donat programına onay verdi.

Ancak yeni süreçlerin ve yeni aktörlerin oyuna dahil olması, Ankara-Washington çatışmasının ikinci perdesini çok daha karmaşık bir hale getirdi.

Ankara, Musul ve Tıkrit’i 48 saatte ele geçiren IŞİD’in Kobani’ye doğru ilerleyişini, “Kobani düştü düşecek”[6] memnuniyeti ile karşıladı. Çünkü Dışişleri Bakanı Kerry’nin ifadesiyle Kobani, o dönemde ABD’nin stratejik önceliği içerisinde yer almıyordu.[7] Dolayısıyla Kobani’nin düşmesi, Ankara’nın Suriye’de güvenli bölge oluşturulması ve Suriyeli muhaliflerin eğitilip donatılması tezini destekleyen bir kanıt olacaktı.

Ancak Amerika, adeta Ankara’ya rest çekerek Kobani’yi stratejik önceliğine alıp düşmesine izin vermemekle kalmadı; Ankara’nın “IŞİD’den farkı olmayan terör örgütü”[8] diye nitelediği PYD’ye kara savaşındaki müttefiki payesini verdi.

PYD ise hem İslamcı olmayan ideolojik yapısı hem de Tel Ebyad’dan Ayn İsa’ya kadar geniş bir alanı IŞİD işgalinden kurtaran askeri kapasitesi bakımından Washington’un eğit-donat programı için öngördüğü ‘ılımlı muhalif’ modeli olarak ortaya çıkmaya başladı.

Öte yandan Washington, eğit-donat programının hedefini IŞİD’le sınırladı; Ankara’nın talebinin aksine bu programın Suriye ordusuyla savaşma hedefinin olmadığını vurguladı.

Bu gelişmeler, IŞİD tehdidini gerekçe gösterip ABD’den Suriye’de güvenli bölge isteyen Ankara’nın PYD kantonlarını ortadan kaldırma ve eğitilip donatılmış muhaliflerle Suriye yönetimini devirme projesinin çökmesine neden oldu.

ABD’ye teslim bayrağı, IŞİD’e ve PKK’ya savaş ilanı

2014’te IŞİD’e karşı hava operasyonlarında İncirlik’in kullanılmasına izin vermeyen Türkiye’nin adeta bir yıl aradan sonra Cidde bildirisini imzalamış olması, bir politika değişikliği değil Washington karşısında çöküş oldu.

Dışişleri Bakanlığı, konuyla ilgili açıklamasında Türkiye ile ABD arasındaki “kolektif savunma ve ulusal güvenlik üzerine birlikte düşünme ve hareket etme tecrübesine”[9] dikkat çekti; ancak “DEAŞ’la mücadeleye yönelik mevcut işbirliğini daha da derinleştirmeye” neden 1 yıl gecikmeyle “karar verdiğine” açıklama getirmedi.

Dışişleri Bakanlığı açıklamasında Suruç saldırısı ve astsubayın şehit edilmesi zikredilerek karar değişikliği, bu saldırılarla ilişkilendirilmiş olsa da aslında bu değişim ABD heyetinin 7 Temmuz’daki Ankara ziyareti sırasında[10] gerçekleşti.

Nitekim Amerikalılar da bunun “uzun süreli çabaların bir parçası” olduğunu belirterek Suruç’ta meydana gelen terör saldırısıyla ilgisi olmadığını söylediler.[11]

Teslim bayrağını kırmızıya boyamaya çalışmak

Hükümet yanlısı basın, Amerikalılarla “Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulması konusunda mutabakata varıldığını”[12] söyleyerek Ankara’nın Washington’la yaşadığı bir yıllık diplomatik savaştan zaferle çıktığını anlatmaya çalışıyor.

‘Güvenli bölge’ değil ‘IŞİD’den arındırılmış bölge’ oluşturulacağını belirterek mutabakatı nisbeten daha doğru yansıtanların getirdiği şu izah ise hükümet yanlısı basının zafer hikayesinden daha gülünç:

“Farklı anlamlara çekilmemesi ve Rusya, İran ile Suriye yönetimlerinde rahatsızlık yaratmaması amacıyla “güvenli bölge ya da tampon bölge” gibi ifadelerin kullanılmaması da kararlaştırıldı. Bu isim tercih edilerek tüm dünyaya bu hareketin amacının IŞİD’le mücadele olduğu mesajı da verilmiş oluyor.”[13]

Fakat, ‘tampon veya güvenli bölge’ yerine ‘IŞİD’den arındırılmış bölge’ diyerek Rusya ve İran’ı kandırmanın, içerideki kamuoyunu kandırmaktan kolay olduğunu varsayan bu izah, Amerika’nın bir yıl sonra neden bir anda Ankara’nın istediği noktaya geldiğini izah edemiyor.

Türkiye’nin bir yıl aradan sonra sadece İncirlik’i açmakla da kalmayıp IŞİD karşıtı koalisyona jetlerle katılmasından heyecanlanan kimileri ise[14] bu ‘oyun değiştirici’ adımdan Beşşar Esed’in gidişi konusunda Rusya ve İran’ın bile Amerika tarafından ikna edildiği sonucunu çıkarıyor.

Halbuki Suriye’de Ankara’nın hala kabullenmek istemediği somut gerçeklik şu: Amerika, 2013 eylülünde kontrolünü kaybettiği bu vekalet savaşında Suriye yönetiminin devrilmesini bölge için çok daha tehlikeli görüyor ve bu yönde hiçbir şekilde askeri adım atmamakta da kararlı.

Amerika ile Rusya ve İran arasında Suriye konusunda bir yakınlaşma varsa, bunu Washington’un en başından beri Suriye’de siyasi çözümü savunan Moskova ve Tahran’a yaklaşması olarak görmek daha doğru.

Moskova ile Tahran’ın, Beşşar Esed’in gidip gitmeyeceğine Suriye halkının karar vermesi gerektiğine dair 5 yıllık tutumunda herhangi bir değişim emaresi olmadığına ve Amerika’nın da en azından ‘onurlu çıkış’ adına onun gidişindeki ısrarını sürdürdüğüne göre Suriye’de yakın vadede bir siyasi çözüm gözükmüyor.

Ama Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’dan başka tampon bölge veya militan eğitilip donatılması ile çözüme varılacağını düşünen de kalmadı.

Halbuki 900 kilometrelik sınırı, Suriye’de 5 yıllık politikasını gözden geçirerek savaşı değil, siyasi çözümü en fazla desteklemesi gereken ülkenin Türkiye olmasını gerektiriyor.

Beş yıldır Suriye yönetimini devirmeye çalışan Ankara’nın 24 Temmuz’da kendini Suriye yönetimine isyan eden taraflara karşı savaşta bulması, sahanın ne kadar kaygan olduğunu gösteriyor.

2012 sonlarına kadar ‘El Kaide’nin Suriye’de esamisinin okunmayacağına’[15] inanan; ama 2015 nisanında el-Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra liderliğine Fetih Ordusu kurarak İdlib’i ve Halep’i fethe çıkan Ankara’nın, bir yıl sonra onlarla da savaşmayacağının bir garantisi yok.

 



[1] Vatan, 24 Temmuz 2015. Türk jetleri PKK ve IŞİD'i bombaladı! http://www.gazetevatan.com/turk-jetleri-pkk-ve-isid-i-bombaladi--837172-gundem/

[2] Hürriyet. 6 Kasım 2014. 6-7 Ekim’in acı bilançosu 50 ölü http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27525777.asp

[3] BBC Türkçe. 11 Eylül 2014. Türkiye, IŞİD'e karşı Arap-ABD bildirisine imza atmadı

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/09/140911_arapulkeleri_abd

[4] NTVMSNBC. 7 Ağustos 2014. Davutoğlu: Bunu söyleyenler haindir. http://www.ntvmsnbc.com/id/25530199    

[5] Sabah. 23 Eylül 2014. “Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz” http://www.sabah.com.tr/gundem/2014/09/23/turkiye-gibi-bir-ulkeye-sorulmaz-1411424524

[6] Habertürk. 7 Ekim 2014. Erdoğan: Kobani düştü düşecek! http://www.haberturk.com/gundem/haber/997321-erdogan-kobani-dustu-dusecek

[7] Milliyet. 8 Ekim 2014. Kerry: Kobani stratejik önceliğimiz değil  http://www.milliyet.com.tr/kerry-kobani-stratejik/dunya/detay/1951787/default.htm

[8] T24. 23 Ekim 2014. Erdoğan: IŞİD de terörist PYD de http://t24.com.tr/haber/erdogan-isid-de-terorist-pydde,274835

[9] Dışişleri Bakanlığı. 24 Temmuz 2015. No: 212, 24 Temmuz 2015, ABD ile DEAŞ’la Mücadele Konusunda Varılan Mutabakat Hk.

http://www.mfa.gov.tr/no_-212_-24-temmuz-2015_-abd-ile-deas_la-mucadele-konusunda-varilan-mutabakat-hk_.tr.mfa

[10] El Cezire Türk. 7 Temmuz 2015. ABD heyeti IŞİD için Ankara’da

http://www.aljazeera.com.tr/haber/abd-heyeti-isid-icin-ankarada

[11] Milliyet. 25 Temmuz 2015. ABD Dışişleri'den 'İncirlik' açıklaması

 http://www.milliyet.com.tr/abd-disisleri-den-incirlik-/dunya/detay/2092458/default.htm

[12] Sabah. 24. Temmuz 2015 DAEŞ'e karşı 4 ayaklı strateji

http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/07/24/daese-karsi-4-ayakli-strateji

[13] Serkan Demirtaş, Radikal, 25 Temmuz 2015. İşte Türkiye-ABD planı: IŞİD'den arındırılmış bölge yaratmak

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/serkan_demirtas/iste_turkiye_abd_plani_isidden_arindirilmis_bolge_yaratmak-1403443?utm_source=sm_tw&utm_medium=free&utm_term=post&utm_content=iste_turkiye_abd_plani_isidden_arindirilmis_bolge_yaratmak-1403443&utm_campaign=yazarlar

[14] Murat Yetkin, Radikal, 25 Temmuz 2015. Erdoğan İncirlik'i, Obama Esad bahsini açtı: Yeni Suriye oyun planı

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat_yetkin/erdogan_incirliki_obama_esad_bahsini_acti_yeni_suriye_oyun_plani-1403642

[15] Habertürk. 30 Kasım 2012. ‘El Kaide'nin Suriye'de esamisi okunmaz’ http://www.haberturk.com/yazarlar/nihal-bengisu-karaca/799010-el-kaidenin-suriyede-esamisi-okunmaz